Yağmur yağıyor ve bir şehir akıyor dışarda otobüsün camından akıp giden damlalar gibi. Yanımda güzel bir çocuk oturuyor. Benimle ilgilenmiyor bile. Daha kaç gün, daha kaç gece geçmesi gerekiyor bilemiyorum. Yalnızlık dokunuyor canıma. Diyorum: "Ey Tanrım! Madem beni böyle yaratacaktın, o zaman neden daha kolaylaştırmadın diğer kalan şeyleri? Diğer insanlar kadar biz de uğraşıyoruz hayatın karmaşasıyla ve bize ekstradan bu yük niye?"
Yağmur yağıyor ve ben güzel bir çocukla brandanın altında saklanıyorum İstiklal'de. Daha önceden bana çubuk kraker uzatmıştı sınıfta, beni hiç tanımadığı halde. Çok hoşuma gitmişti. Ve tanıştık orda, sohbet ettik. Yumuşak bir sesi vardı ve neşeliydi. Yağmurun dinmeyeceğini bile bile dinmesini bekledik. Çünkü ikindi yağmuru dinmezdi. Dinmesindi zaten.
Yağmur yağıyor ve ben geçmişten birini bekliyorum. Niye çağırdım, niye görüşelim dedim en ufak bir fikrim bile yok. Sanırım yalnızlık dokunuyor canıma bugünlerde. Beni pek umursamıyor ve uykusu olduğunu söyleyip gidiyor görüşmeden. Kızıyorum ama ona değil, daha çok kendime.
Yağmur yağıyor ve ben tüm bıkkınlığımla karşısında onu izliyorum. Sessizce, boğazımda düğümler... Ağlayamıyorum. Kolay ağlayamam ben zaten. Keşke ağlayabilsem.
0 yorum:
Yorum Gönder