22 Haziran 2012 Cuma

ah be blog

  Babamla pek iyi geçinebilen bir çift olmadık genelde. Elbetteki severim, sayarım, güzel huylarını takdir ederim. Ve en önemlisi de hiç bir zaman bizi ne aç bırakmış ne de açıkta koymuştur. Erdemli bir adamdır. Lakin biz yine de anlaşamadık. Onun hararetli, kendini tutamaz, saman alevi yapısı yanında benim sakin, çoğu zaman önce düşünüp sonra hareket eden ve en önemlisi de alıngan şahsımdan dolayı tabi ki de...


  O kendi yaşamak istediği, kendini görmek istediği yerdeki hayatı bana dayatarak ve geçmişteki kendince eksik gördüğü yönlerini benim vasıtamla gidermeye çalıştı. Tabiri caizse pısırk kişiliğim dolayısıyla beni hiç mi hiç sevmediğim ve karakterime de hiç uymayan bir mesleği yapmaya zorladı. Evet iyi kazancı olabilirdi bu mesleğin ama sevmediğim gerçeğini değiştirmiyordu bu durum. Belki bu yüzden onu hiç affetmeyeceğim. 


  Sevmediğim bir mesleği yapmaya zorlandığım için olsa gerek, üniversitede başarılı bir öğrencilik geçirmedim. Okulu beş buçuk yılda ancak bitirebildim. Hemen hemen her dönem en az bir büte kaldım. Bir çoklarının: "Senin bölümde normal bu süre, en az beş yılda bitirebiliyor millet." dese de hayatım boyunca başarısızlığa alışmamıştım ben. Hep en parlak öğrenci olmuştum sınıfta, en iyi notlar benim olmalıydı. (Asla rekabet ederek değil. Benim hiç bir zaman öyle kıskanç bir tavrım olmadı. Hep üzüldüm arkadaşlarım kötü not aldığında. ) Kanıma dokunuyordu bu durum ama benim bunu engellemek için elimden bişey gelmiyordu. Babam da alışık olmadığı için bu genel başarısızlık durumuna, hala daha benim suçum olduğu yönünde iddiaları var. 


  İşte bu iddialardan dolayı mıdır yoksa son zamanlarda aramızın iyiden iyiye soğumasından mıdır bilmem, stajım hala bitmemiş olmasına rağmen kendince beni bir cezalandırma yöntemine gidiyor. Bana para-harçlık göndermiyor. Tabi ben de yaşım kaç olmuş diyerek istemekten çekiniyorum. Aldığım üç kuruşluk stajyer maaşıyla geçinmeye çalışıyorum artık ne kadar mümkünse. Geçen ay açık verdim. Halbuki oğlak burcuyum, tutumluyum(tamam hadi hadi bir nevi cimriyim:)), hiç öyle savurmam parayı sen düşün yani. Ama yetmiyor ne yapsam da. 

  Duydum ki, anneanneme başlayan öğrenim ve katkı kredisi borcumu ödemem gerektiği yönünde bişeyler söylemiş. Bunu duyunca artık cinnet geçirdim. Nasıl geçirmeyeyim? Bi kere zaten beni istemediğim bir bölüme gitmeye zorluyorsun.(Eminim istediğim bir bölüme gitseydim çok daha başarılı olabilirdim.En azından okulu uzatmazdım. Sevdiğim şeylerde oldukça istikrarlıyımdır.) Bu bölümün geçilmesi gereken zorunlu bir takım yolları var ve staj bunlardan birisi. Ben o yolda yürüyorum ve stajda para vermediklerini veya çok az verdiklerini biliyorsun.  İkinci ve belki nispeten daha az önemli olan nokta; ailede zaten sadece iki kardeşiz. Bir ablam var ve o da erken yaşta evlendi gitti. Dahası damatla araları hiç mi hiç iyi değil. Bulsalar bir kaşık suda birbirlerini boğarlar. Habire böyle geleceğe yatırım yapıp, tarla bahçe alma derdinde olmak niye? Anneme: "Siz neyin derdindesiniz? Benim burda açlıktan nefesim kokuyor, siz kalkmış sürekli felanca yerde zeytinlik varmış, feşmekenaca yerde bilmem ne varmış onlara bakıyorsunuz. Kime bırakacaksınız bunları? Damada mı? Hem sevmiyorsunuz hem ona mal mı kazanacaksınız?! Geleceği bu kadar düşüneceğinize benim asıl şimdi ihtiyacım var, ona bakın." dedim. Başka çocuk olsa geride amenna! Ama yok yani.


  Tamam kabul, şu yaştan sonra bana bakmak zorunda değil ama şöyle de bir olay var: Babam hep dedemden dert yakınır konusu çıktığı zaman. İlk evlenip dükkan açacağı zamanlar işi gereği alet edevat takımı alması gerekiyor. O zamanlarda kredi bilmem ne sistemi pek yok ya da bilinmediğinden midir nedir kefil bulması gerekiyor. Dedeme, yani kendi babasına gidip kefil olmasını istediğinde "İş yapmaz bu!" deyip kefil olmamış dedem. O zaman çok ağırına gitmiş dedemin bu davranışı. Peki neden şimdi aynısını bana uyguluyor bunu anlamış değilim. Sen bu konuda ağzı yanmış bir insan değil misin? Kendi öz oğluna yaşadığın ve hiç hoşlanmadığın bi davranışın benzer bir şeklini uyguluyorsun?Neyin kafasındasın? Mantık aynı mantık, düşüncenin özünde  pek bir fark göremedim ben. 

  Çevresindeki bir çok insan: "Altın gibi oğlun var kıymetini bil. Bu devirde nerde öyle evlat!" diyorlarmış. Buna rağmen bulduğu her fırsatta üstelik benim yanımda, kendisinin bende görmek isteyip de yapmadığım ne varsa anlatıyor. Ve bunu resmen beni azarlarcasına yapıyor. Bazı şeyleri anlatamıyorsun.


  Böyle işte. Bazı şeyleri anlatamıyorsun sevgili blog. Sen onlardan daha geç dünyaya gelmiş olman dolayısıyla sana daha dünkü b.k muamelesi yapıyorlar. Evet benim için çok değerliler, onları çok seviyorum, Allah korusun başlarına bişey gelse çok çok çok üzülürüm. Ama NEDEN? Sebep bulamıyorum, mantıklı bir açıklama da...

0 yorum:

Yorum Gönder