24 Ağustos 2012 Cuma

Upuzun Hikaye


  "Ben o zamanlar on altı yaşımdaydım, lise birde. İnce, uzun bir oğlan. Saçlarım kirpi gibi dik duruyor; ne yana ne geriye taranmıyor, beni deli ediyordu.
  Babam "İnatsın inat... İnatçı adamın saçı yatmaz. Dedene çekmişsin besbelli. Keşke annene benzeseydin" diyordu.
   Keşke... 
  Annemin lepiska gibi yumuşacık, sarı saçları vardı. En çok o mavi gözlerini özlüyorum..." diye başlıyor Dergah Yayınları'ndan  Mustafa Kutlu'nun Uzun Hikâye'si. Adından da anlaşılacağı üzere uzun bir hikaye aslında. Ama uzun dediysem de öyle romanlar gibi sayfalar doldurmuyor. Hepi topu 115 sayfa. Ve o kadar akıcı bir üslubu var ki bir oturuşta, bir solukta okunuveriyor. Bitirdiğinizde böyle gül şerbeti içmiş gibi hoş bir tat kalıyor ağzınızda. 

  Anadoluyu ve insanını iyi gözlemliyor. Kötüler var karakterlerinin içinde. Ama onlarda bile salt kötülük yok gibi. Yumuşatıyor tavır ve davranışlarını onların, kabul edilebilecek bir maruzata çevirebiliyor.

  Duyduğum kadarıyla türünün ilklerindenmiş. Yani uzun hikayeler yazma anlamında... Sait Faik ve Sebahattin Ali'den etkilenmiş ilkin ama elbette ki şimdi kendi tarzını ve üslubunu oturtmayı başarmış.

  Bana eski ev arkadaşlarımdan biri kitap fuarından alıp hediye etmişti. İlk o zaman tanıştım, daha sonra Huzursuz Bacak romanını okudum; ilkini beğenince. Uzun Hikaye'deki tadı bulamasam da o bile çok iyiydi. Hatta o kadar beğendim ki bir hafta öncesinde Uzun Hikaye'yi ikinci kez okudum ve aynı tadı yine buldum. Normalde ikinci kereye bir kitabı okuduğum çok nadirdir.

  İnternete fragmanları düşmüş. Kitap çok okununca film yapımcılarının da hemen dikkatini çekti tabi ve Tuğçe Kazaz ile Kenan İmirzalıoğlu'nun başı çektiği filmi bile sinemalara düşmek üzere. Umarım bir çok uyarlama filmin acı sonu, bu kitabın başına gelmez. Heyecanla bekliyorum filmi.

  Şimdiden iyi seyirler... 

0 yorum:

Yorum Gönder