Siyasi konularda veya siyasileşmiş konularda pek sevmiyorum yazılar yazmayı da okumayı da. Ama bazen öyle şeyler oluyor ki bu memleket nereye gidiyor diye sorasım geliyor.
Taksim Gezi Parkı olayının aslında benim tespit ettiğim bir kaç bakış açısı var:
Birincisi; Sosyal medyaya baktığın zaman inanılmaz polise karşı barbarlık var. Veriyorlar veriştiriyorlar, "Sen insan değil misin, istifa etsene o zaman"a kadar vardırıyorlar işi. O adam eğer orda istifa ederse ekmeğini sen verip yaşamını sen idame ettirecek misin bu adamın? Şu yaşıma geldim, resmen götüm çıktı bi yerlere geleceğim diye. Kolay değil bir ekmek sahibi olup hemen öyle çekip gitmek. Polisi eleştirirken biraz daha iz'an sahibi olmak gerekir. Ona emir verenleri sen seçtin neticede.
İkincisi: Be polis abim! Şu egonu bi indireydin, eline bi cop, beline bi silah, omuzuna da azıcık yetki verdiler diye sen de insanlığından çıkmayaydın iyidi de... De işte! Kendini Colloseum'daki kahraman gladyatörler gibi görmeyip karşındakinin de insan olduğunu hatırlayaydın da iyidi. Belki biber gazını sıkarken, copunu vururken daha insaflı düşünürdün. Kim ödeyecek şimdi bu ölen insanın diyetini? Dahası hangi diyet yetecek yok olan bir insanın hayallerini gerçekleştirmeye? Akşam evine gittiğinde bugün ağaçlar yaşasın diye direnen birini öldürdüğün için kendini haklı(!) bir gurur içinde yatağına nasıl atacaksın merak ediyorum. Hatta sebebini de geçtim, bir insan öldürmeyi bütün insanlığı öldürmek olarak görmediğin için vicdan muhasebeni nasıl tamamlayacaksın?
Üçüncüsü: Oraya bir AVM dikilmesini umursamıyorum. Ama zaten ordaki tarihi kışlayı yıkarak bir dönemi yok etmeye çalışan zihniyet ne kadar hastalıklı ise bilmem kaç yıldır can olan, kan olan, kuşlara ev olan insanlara nefes olan bu parkı yıkmak ve yerine kışlayı geri getireceğini söylemek de aynı derecede hastalıklı bir zihniyet değil mi? Geçti Bor'un pazarı demiyor mu Anadolu'da insanlar! "Memleketimde bir yaş kesenin başını keserim." buyurmuyor mu tarihi fermanlar? Zaten boğazına gökdelenler batmış bir şehrin bir kaç nefes alacak alanından başka korunacak tarihi eser yok mu o güzelim şehirde? Benim bildiğim yüzlerce yıkılmaya yüz tutmuş eser kaynıyor sokaklar. Ayrıca Başbakan bir dönemler Marmaray'da çıkan tarihi eserler için "çanak çömlek(!) kırıntısı" dememiş miydi ki birden böyle tarihi kışlayı önemsemeye başladı. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Dördüncüsü: Protestocuların tamamının gerçekten orda çevre için bulunduklarına inanmıyorum. Olayı çarpıtan, yangına körükle giden, milleti galeyana getirmeye çalışan bir çok ilginç, konuyla ilgisiz, sırf olay çıkarmak için giden gruplar da var. Tamam çevre ve orman/ağaç sevginizi anlıyorum, çok da takdirle karşılıyorum ama amına koyim pikniğe gittiğimiz zaman neden ormanlar çöplük gibi? Madem o kadar çevrecisiniz, insanlara inat o poşetleri toplamaya çalışırken veya pet şişeyi çöpe atmaya çalışırken neden insanlar uzaylıymış muamelesi yapıyor bana? Durup önce bi kendini de eleştirmek lazım.
Dörtle bağlantılı olarak belki bir ütopya veya internet geyiği olarak görülse de taşlar yerine bir bir otururken için için kaynayan ülkemde bir Türk baharının çıkması anlık bir durumdur. Bundan ise kimin fayda sağlayacağı zaten gün kadar aşikârdır.
Kısacası anamın dediği çıktı gene: Eğerinde de var, çarkında da var, başında oturan koca domuzda da var.
31 Mayıs 2013 Cuma
Taksime gezi parkına dair
anadoludan geldik abem
güncellemeler
hayvanlar
işte öyle birşey
kedi
kedi videoları
köpek
köpek videoları
makale
ömür dediğin
reklam
yemek
Tweet This
Bookmark this on Delicious
---------------------------------
---------------------------------
Gönderen
Reklam Makale Paylaşım
zaman:
11:06
0 yorum:
Yorum Gönder